Açılışını Genel Başkan Yardımcısı Ümit Turhan’ın yaptığı toplantıda, ilk olarak Genel Başkan Önder Kahveci bir konuşma yaptı. Konuşmasına İsrail’in Filistin ve Lübnan’daki saldırılarıyla başlayan Genel Başkan Önder Kahveci, İsrail’in soykırım yaptığını belirterek tüm dünyanın yaşanan bu vahşete karşı harekete geçmesi gerektiğini bir kez daha ifade etti. Türkiye Kamu-Sen’in, Türk Sağlık-Sen’in sivil toplum örgütü olarak dünya üzerinde yaşanan meselelere de kayıtsız kalmadığının altını çizen Genel Başkan Önder Kahveci, cumhuriyetin ikinci yüzyılının Türk asrı olması için her anlamda katkı sunmaya da hazır olduklarını ifade etti. Bu anlamda yeni Anayasa tartışmalarına değinen Genel Başkan Önder Kahveci, millet ve memleket yararına sivil yeni bir anayasanın olabileceğini belirterek ilk 4 maddenin kırmızı çizgileri olduğunu belirtti.
Yalova Şube Başkanı Sait ÇOLAK DA KATILDI.
Toplantıya Türkiye genelindeki şube başkanlarının yanı sıra, Türk Sağlık Sen Yalova Şubesi Başkanı Sait Çolak da katılım sağladı. Sait Çolak, Yalova Şubesi adına yaptığı açıklamada, sağlık çalışanlarının her geçen gün artan taleplerine dikkat çekerek, sendika olarak çalışanların haklarını savunmak için mücadeleye devam edeceklerini belirtti. Ayrıca, toplantının verimli geçtiğini ve sendikal dayanışmanın güçlenmesi açısından önemli bir adım olduğunu vurguladı.
SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI.
Toplantının sonuç bildirgesi de yayınlandı. Bildirgede şu sözlere yer verildi: “Sendikamızın 48. Başkanlar Kurulu Toplantısı, 4-7 Ekim 2024 tarihlerinde Genel Merkez Yönetim Kurulumuz, Şube Başkanlarımız ve İl Temsilcilerimizin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının mali ve özlük hakları ile ilgili yaşanan sıkıntılar ve talepleri, hizmet kolumuzda bulunan tüm kurum ve kuruluşlarda yaşanan yönetim ve işleyiş problemleri, çalışma hayatında kamu çalışanlarını ilgilendiren meseleler, sendikal çalışmalarımız ve Türkiye gündemi ile ilgili konular ele alınarak değerlendirilmiştir. Başkanlar Kurulu toplantımızda ele alınan tüm konular ve bunlar hakkındaki görüşlerimiz maddeler halinde aşağıda sıralanarak kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. İsrail’in Filistin ve Lübnan’daki soykırımını telin ediyor ve sözde batı medeniyetin bu vahşeti desteklemesi ile bir kez daha gerçek yüzünü tüm insanlığına gösterdiğini ibretle görüyoruz. Tarih sahnesinde var olduğundan beri mazlumların yanında olan Türk milleti ve devletinin her bir masum can için yürüttüğü çabaları destekliyoruz. Ülkemizde son dönemde yaşanan, toplumun dengesini bozan ve insanımızın ruh dünyasını sarsan vahşi cinayetler ve saldırılar karşısında kelimeler kifayetsiz kalmaktadır. Geleceğimiz gençlerin ve çocuklarımızın maruz kaldığı kabul edilemez olaylarla ilgili en ağır cezaların verilmesi bir zarurettir. Meselelerin sosyolojik tahlillerini yaparak geleceğimizi kurtarmak adına eğitimden, sağlığa, kültürel ve toplumsal yaşama kadar her bir alanda çalışmalar yapılmalıdır. Ülkemizde yeni Anayasa tartışmalarına karşı temel bakışımızın özgürlüklerin Türk milleti ve devletinin hassasiyetleri dikkate alınarak, özgürlüklerin daha fazla yer aldığı sivil bir anayasa olduğu açıktır. Bu anlamda yaşanan tartışmaları dikkatle takip ediyor Anayasanın ilk 4 maddesinin kırmızıçizgimiz olduğunu ilan ediyoruz. İlk 4 madde dışında Anayasa’nın 42. maddesinde ‘Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez…” hükmü ile Anayasanın 66 maddesinde yer alan Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür ifadelerini geleceğimizin teminatı ve milli kimlik açısından kuşatıcı ve kapsayıcı görüyor ve tartışmalardan uzak tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Meslek sendikacılığı ve kurum sendikacılığı gibi kamu sendikacılığına zarar verilmesini, sendikal mücadeleyi parçalara ayırarak güçsüzleştirilmesini ve sendikal çalışmaların promosyon girdabına mahkum edilmesini görüyor ve uyarıyoruz. Yeni Anayasa konusunun tartışılmaya açıldığı, TBMM’nin de yasama faaliyetlerine başladığı şu günlerde günümüz ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak kalan, yeni gelişen süreçlerdeki durumları karşılayamaz halde olan 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu’nun sosyal taraflarla birlikte yeniden ele alınarak çalışma hayatı ile ilgili olumlu düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz. Birinci derecedeki memurlara 3600 ek gösterge verilmesi, yardımcı hizmetler sınıfının genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesi ve 2014 yılı sonrasında mezun olan sağlık çalışanlarına lisans tamamlama hakkı verilmesi gibi meselelerinde bu yasama döneminde TBMM’de çözülmesini talep ediyoruz. Hayat pahalılığı ve enflasyon karşısından kamu çalışanlarının alım gücünü yükseltmek için Türkiye Kamu-Sen’in elzem gördüğü ve uzun bir süredir dile getirdiği Ek Zam ve Refah Payı talebi en kısa sürede hayata geçirilmelidir. Çalışanların aleyhine olan enflasyona bağlı maaş artışı politikası terk edilmelidir. Bu taleplerimizin ısrarlı takipçisi olmaya devam edeceğiz. Vergi ve bayram ikramiyesi gibi kamu çalışanlarının açıkça mağdur edildiği her düzenlemenin yeniden ele alınarak değerlendirilmesi ve kamu çalışanlarının uğradıkları haksızlıkların sonlandırılması temel isteğimizdir. Vergide az kazanandan az çok kazanandan çok vergi tahsili ve kamu çalışanlarının vergilerinin %15’e sabitlenmesi, dini bayramlarda memurun yüzünü güldürecek ikramiye ödemelerinin yapılması isteğimizdir. Sorunları çözmede en önemli meselenin sosyal taraflarla bir araya gelerek değerlendirmeler yapmak ve çözüm önerileri ortaya koymak olduğunu ifade ediyor Sağlık çalışanlarının sorunlarının görüşmek üzere Sağlık Bakanlığı tarafından tüm sosyal taraflarında katılacağı bir “Sağlık Şurası” düzenlenmesini bekliyoruz. Yeni dönemde çalışanları önceleyen bir yaklaşım ifadelerinin ancak böyle bir araya gelme ile daha anlamlı kılınacağını ve çalışanları için ümit barındıracağını ifade ediyoruz. Sağlık çalışanların temel beklentisi ve bizimde uzun zamandır dile getirdiğimiz tek kalem maaş politikası hayata geçmeli, çalışanlar ay sonunda ne kadar ücret alabilecekleri öngördükleri bir sisteme kavuşmalıdırlar. Bu sistem sağlanana kadarda taban, teşvik ve destek ödemeleri arttırılmalı, adil ve hakkaniyetli bir paylaşım sağlanmalıdır. Kamuda ehliyeti yok eden mülakat sistemi kaldırılmalı, yönetici atamalarında liyakatin yeniden tesisi için mutlaka objektif bir sınav sistemi hayata geçirilmelidir. Sağlık Bakanlığı’nda ilk günden beri karşı çıktığımız, süreklilik arz eden kamu hayatının hiçbir gerçeği ile örtüşmeyen sözleşmeli yöneticilik sonlandırılmalıdır. Kamuda, ismi her ne olursa olsun, hangi sayılarla ifade edilirse edilsin kadrolu istihdam dışındaki tüm ucube modeller terk edilmelidir. Ailesinden ayrı, eğitim başta olmak üzere temel hakları kısıtlı hiçbir kamu çalışanı olmasını kabul etmiyor ve bu sorunlara yol açan tüm ucube istihdam modelleri sonlandırılarak tüm çalışanlar kadrolu olmalıdır. Sağlık Bakanlığı, Üniversite Hastaneleri ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda personel sayısı yetersizdir. Çalışanlar ağır bir iş yüküne maruz kalmaktadır. Ağır iş yükünün hafifletilmesi ve atama bekleyen genç çalışma arkadaşlarımızın kamu hizmetinde yer almasını sağlamak için alımlar arttırılmalı, planlı bir istihdam politikası hayata geçirilmelidir. Çalışanların ölümle tehdit edildiği, silahlarla hastanelerin basıldığı, hasta odalarında cinayetlerin işlediği bir şiddet ve vahşet sarmalı ne yazık ki sağlık kurum ve kuruluşlarını kuşatmaktadır. Bu nedenle sağlıkta şiddet ülkemizin çözmesi gereken temel bir meseledir. Bu konuda herkesi sorumluluk almaya davet ediyor; Türk Sağlık-Sen olarak uzun bir süredir dile getirdiğimiz sağlık kurum ve kuruluşlarının sıfır toleranslı alan olarak ilan edilmesi, şiddet uygulayanlara kamu sağlık hizmetlerinin acil haller dışında belirli bir süre için ücretli olması, tutuklu yargılamanın istisnasız olarak uygulanmasını istiyoruz. Üniversite hastanelerinde çalışanların yıllarca beklediği tayin hakkını verilmesi için YÖK’ü göreve çağırıyoruz. Becayiş ile ilgili taleplerin alınmasının üzerinden bir yıla yaklaşan bir süre geçmesine rağmen bir ilerleme olmamasını kaygı verici olarak görüyor bir an önce tayin ve becayiş hakkını düzenleyen bir Atama ve Nakil Yönetmeliği’nin yayınlanarak sorunun çalışanların gündeminden kaldırılmasını istiyoruz. Tüm zorluklara rağmen kesintisiz bir kamu hizmeti yürüten sosyal hizmet çalışanlarımızın ısrarla görmezden gelinmesi, devletin şefkat eli bu çalışanların haklarında bir türlü beklenen düzenlemelerin yapılmaması kabul edilemezdir. Söz konusu çalışanlar ile ilgili kapsamlı bir çalışma yapılarak mali ve özlük haklarında düzenlemeler yapılmalı, sosyal hizmet tazminatı başta olmak üzere ücretlerde iyileştirmeler sağlayacak adımlar atılmalıdır. Yukarıda sıraladığımız tüm meselelerle ilgili hassasiyetimizi bir kez daha kararlılıkla ifade ediyor, taleplerimizin hayata geçmesi için Türk Sağlık-Sen’in bütün teşkilat mensupları ile birlikte kararlı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini sonra hürriyetlerini daha sonrada istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar sözünü şiar edinerek millet ve memleket uğruna her türlü fedakârlıkta bulunmaktan çekinmeyeceğimizi; çalışan, üreten ve yol gösteren ama hak ettiğini de mutlaka almasını bilen sendikacılık anlayışıyla her alanda haktan yana bir tavırla çalışmaya devam edeceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz. Tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının büyük ailemize davet ediyoruz.”